Tehlike Geri Döndü: Batı Nil Virüsü 2024’te Türkiye’de Yeniden Ortaya Çıktı!
Sağlık Bakanlığı, Türkiye’de 2010’dan bu yana görülen Batı Nil Virüsü enfeksiyonunun, 2024’te 6 kişide tespit edildiğini açıkladı. Bu viral hastalık, sivrisineklerin sokmasıyla bulaşıyor. Bulaşıcı hastalıklar arasında yer alan Batı Nil hastalığına karşı dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?
Sağlık Bakanlığı, Türkiye’de 2010 yılından bu yana görülen Batı Nil Virüsü (BNV) enfeksiyonunun, 2024 yılında 6 kişide tespit edildiğini duyurdu. Bu durum, hastalığın ülkede hala aktif olduğunu ve sivrisinek kaynaklı salgın risklerinin devam ettiğini ortaya koyuyor. Peki, Batı Nil Virüsü nedir ve bu hastalık hakkında neler bilmeliyiz?
Batı Nil Virüsü Nedir?
Batı Nil Virüsü (BNV), sivrisinekler aracılığıyla insanlara bulaşan ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen viral bir hastalıktır. İlk olarak 1937 yılında Uganda’nın Batı Nil bölgesinde tanımlanan bu virüs, enfekte kuşlardan beslenen sivrisineklerin insanlara ve atlara virüsü taşımasıyla bulaşır. Dünya genelinde, özellikle Afrika, Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Amerika ve Batı Asya’da yaygın olarak görülür. Türkiye’de ise ilk vaka bildirimi 2010 yılında yapılmış olup, virüs özellikle yaz ve sonbahar aylarında aktif hale gelmektedir.
Batı Nil Virüsü’nün Belirtileri
Batı Nil Virüsü enfeksiyonu, insanlarda çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir. Virüs bulaşan insanların büyük bir çoğunluğu (%70-80) hiçbir belirti göstermezken, bazıları ise ateşli bir hastalık tablosuyla karşı karşıya kalabilir. Belirtiler arasında yüksek ateş, baş ağrısı, eklem ağrıları, vücut ağrıları, döküntü, ishal ve kusma sayılabilir. Enfeksiyonu hafif geçiren çoğu insan tamamen iyileşir, ancak yorgunluk ve halsizlik gibi semptomlar haftalarca sürebilir.
Daha nadir durumlarda, enfeksiyon ciddi nörolojik sorunlara yol açabilir. Virüs bulaşmış kişilerin %1’inden azında ensefalit (beyin iltihabı) veya menenjit (beyin ve omurilik zarı iltihabı) gibi ağır nörolojik hastalıklar gelişebilir. Bu tip hastalarda yüksek ateş, şiddetli baş ağrısı, ense sertliği, oryantasyon bozukluğu, koma, titremeler, nöbetler veya felç gibi semptomlar görülebilir. Nörolojik hasarlar kalıcı olabilir ve hastalığın iyileşme süreci aylar sürebilir.
Kimler Risk Altında?
Batı Nil Virüsü, genellikle bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde daha ciddi seyredebilir. Kanser, diyabet, hipertansiyon ve böbrek hastalıkları gibi kronik sağlık sorunları bulunan kişiler, ciddi hastalık tablosu açısından daha büyük risk altındadır. Ayrıca yaşlılar, çocuklar, hamileler ve HIV/AIDS hastaları gibi bağışıklık sistemi baskılanmış bireylerde hastalık daha şiddetli olabilir ve sinir sistemi enfeksiyonuna yol açabilir.
Batı Nil Virüsü Enfeksiyonu Nasıl Tedavi Edilir?
Batı Nil Virüsü enfeksiyonu için spesifik bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Virüs için etkili bir antiviral ilaç olmadığı için tedavi, hastalığın semptomlarını hafifletmeye yönelik destek tedavisi ile sınırlıdır. Şiddetli vakalarda, hastaneye yatış gerekebilir ve bu süreçte sıvı-elektrolit dengesi sağlanması, solunum desteği verilmesi ve sekonder enfeksiyonların önlenmesi gibi önlemler alınmalıdır.
Hastanede tedavi gören hastalarda, serebral ödem takibi, konvülsiyonların izlenmesi ve gerekirse tedavi edilmesi gibi müdahaleler de yapılabilir. Ayrıca, duyu kaybı ve motor paralizi gibi nörolojik belirtilerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu tür vakalarda, hastaların durumu yakından takip edilmeli ve gerekli müdahaleler zamanında yapılmalıdır.
Önlem ve Korunma Yolları
Batı Nil Virüsü’nden korunmanın en etkili yolu, sivrisinek ısırıklarından kaçınmaktır. Özellikle sivrisineklerin aktif olduğu dönemlerde, açık alanlarda uzun kollu giysiler giymek, sineklik kullanmak ve sivrisinek kovucu spreyler uygulamak önerilir. Ayrıca, sivrisineklerin üreme alanlarını azaltmak için durgun su birikintilerini ortadan kaldırmak da önemli bir koruma yöntemi olabilir.
Türkiye’de 2024 yılında tespit edilen vakalar, Batı Nil Virüsü’nün hala halk sağlığı için bir tehdit oluşturduğunu gösteriyor. Bu nedenle, hem bireysel önlemlerin alınması hem de sağlık yetkililerinin bilgilendirme ve kontrol çalışmalarını sürdürmesi büyük önem taşımaktadır.